COVID-19 ENFEKSİYONU’NUN TANISI
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre viral hastalıklar
ciddiyetini koruyan ve tüm dünyada önemli halk sağlığı problemi olarak devam
eden hastalıklardır (1). Son 20 yılda çok sayıda viral salgınlar dünya
gündemine oturmuştur. Örneğin 2002-2003 yılları arasında akut üst solunum yolu
enfeksiyonu yapan SARS-CoV, 2009 yılında H1N1 İnfluenza ve 2010 yılında
Ortadoğu Solunum Yolu Sendromu’na neden olan MERS-CoV gibi viral epidemiler
sayılabilir.
Kronolojik olarak incelendiğinde ise DSÖ’nün Çin ofisine 31
Aralık 2019 tarihinde bildirilen ilk açıklanamayan alt solunum yolu enfeksiyonu
vakası ile bugüne kadar yaşanan salgının başladığı kabul edilmektedir. Böylece
literatür de Aralık 2019’dan itibaren bu vakaların tanımlanması ve analizini içermeye
başlamıştır. Bu olaylara yol açan sebebin aydınlatılmaya başlanması ise Corona
virüs (CoV) ailesinden yeni bir virüs olduğunun anlaşılması ile
gerçekleşmiştir.
DSÖ Başkanı Dr Tedros Adhanom Ghebreyesus bu hastalığın
sebebinin yeni CoV olduğunu açıklamış ve COVID-19 olarak anılmaya başlamıştır. Başlangıçta
2019-nCoV olarak adlandırılsa da SARS
virüsünün genomik yapısıyla uyumu nedeni ile SARs-CoV- 2 olarak tanımlanmaya
başlayan bu virüsün en önemli özelliği çok bulaşıcı olması ve tüm dünyaya hızla yayılmasıdır.
CoV’ler tek zincirli RNA virüsleridir. Bu aile solunum
yolları, sindirim sistemi, karaciğer ve nörolojik sistemde hastalıklara yol
açabilirler. Çoğunlukla kedi, deve yarasa gibi hayvanlarda enfeksiyona neden
olan bu virüslerin insanlarda da hastalığa neden olduğu, 1960’lı yıllardan beri
bilinmektedir. Daha sık görülen CoV’ler hafif üst solunum yolu enfeksiyonuna
neden olarak dünya üzerinde döngülerini her yıl devam ettirirler. Fakat diğer
CoV’ler olarak adlandırdığımız SARS-CoV, SARS-CoV-2 ve MERS-CoV ailesi şiddetli
ve ağır enfeksiyonlara neden olmaları ile diğerlerinden ayrışır. SARS-CoV ve
MERS-CoV %10-35 oranında ölüm oranı görülmesi açısından yeni SARS-CoV-2’den
daha farklıdır. Yuvarlak veya eliptik bir virüs olan SARS-CoV-2 ultraviole ve
ısıya karşı hassastır. Hala orijini ile ilgili spekülasyonlar sürmektedir.
Tanısı nasıl konulmaktadır?
Klinik olarak şüphelenilen hastaların üst ya da alt solunum
yolundan alınan örneklerinden virüsün viral RNA’sını saptayan PCR denilen
moleküler yöntemlerle ve kanda bu virüse karşı oluşan antikorların ölçülmesi
yolu ile tanı konulmaktadır. Özellikle hastalığın geçirildiği sırada ve
iyileşme sonrasında oluşan antikorların tayin edildiği yöntemler özellik
arzetmektedir. Şu anda bakılan yöntemlerin de virüsü saptamada duyarlılığı
düşüktür. Dünya literatürüne bakıldığında ELIZA denilen yöntemin duyarlığının
yüksek olduğu görülmektedir. Ülkemizde ELIZA testi çalışmaları yürütülmektedir.
Bu testlerin hassasiyetleri ve doğruluk
oranları ise virüsün organizmadaki yaşam döngüsüne göre değişebilmektedir.
Hastalığa ait kanda oluşan antikorlarda şimdilik elimizde
olan hızlı antikor testleri ile bakılabilmekte, bazen iki test birlikte
kullanılmaktadır. Virüsün doğal seyri sırasında ilk 7 gün üst solunum
yollarında yerleştiği bilinmektedir. Bu sürede çoğalma daha hızı düşüktür ama
PCR ile alınan örneklerde saptanabilmektedir. Fakat 7. günden sonra virüs
organizmadaki yaşam döngüsüne alt solunum yollarında devam etmektedir. İşte bu
dönemde oluşan antikorların saptanması ile hastalığın evresi, bağışıklığın
derecesi anlaşılabilmektedir. Özellikle zatürre geliştikten sonra gelen
vakaların COVID-19 olduğunu PCR ile saptamak testin hassasiyetinin düşmesi
nedeniyle zor olmaktadır.
Üniversitemiz Tıp Fakültesi’nde moleküler
bir test olan PCR testi ve hızlı antikor testleri yapılmaktadır. Covid-19
hastalığının tanısında PCR dışında serumda hastalığa karşı gelişen antikorların
ölçümü bir diğer kesin tanı yöntemidir. Hastalıkta her hastada güçlü şekilde
olmamakla birlikte 7-14 gün içerisinde IgM tipi antikorlar oluşurken, IgG tipi
antikorlar genellikle 14. günden itibaren kanda tespit edilmeye başlanmaktadır.
Bu nedenle hastalığın başlangıç döneminde PCR veya antijen testi tanısal iken,
7. günden itibaren antikorların ölçülmesi söz konusu olabilecektir.
Halen
iki farklı hızlı antikor testi uygulanmaktadır. Birisi IgM ve IgG tipi
anti-Sars-Cov-2 tespit kiti iken, diğer bir test ise her iki antikoru birlikte
bakan total antikor testidir. Her ikisinin de duyarlılıkları düşüktür.
Genellikle sadece diğer coronavirüslere karşı çapraz reaksiyonu ifade
edilmektedir. Düşük duyarlılıkları nedeniyle hızlı antikorların tanıda yeri
sınırlıdır. Bununla birlikte klinik olarak Covid-19 düşünülen, görüntüleme
yöntemleriyle (tomografi) uyumlu bulunan, PCR testi negatif olan hastalarda
özellikle 1 haftadan daha eskiye dayanan uyumlu semptom varlığında alternatif
tanı yöntemi olarak kullanılmaktadır.
Şimdiye
kadar Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nın
laboratuvarında 200 civarında hızlı antikor testi kullanılmış olup, PCR pozitif
olgularda genellikle pozitif sonuç alınmış, PCR negatif olup tomografi ile
uyumlu bulunan klinik olgularda ise yaklaşık %5 olguda bu şekilde tanı
konulmuştur.
Moleküler yöntemlerle antikor testlerinin sonuçlarının
yorumlanması tabloda görülmektedir.
Tablo: COVID-19 için genel moleküler ve serolojik testler
RNA
(PCR) |
IgM |
IgG |
Yorum |
+ |
- |
- |
İmmun
yanıttan önceki 2 hafta |
+ |
+ |
- |
Enfeksiyonun
erken dönemi |
+ |
- |
+ |
Enfeksiyonun
orta ve geç dönemi |
+ |
+ |
+ |
İyi bir
bağışıklığın oluştuğu aktif enfeksiyon dönemi |
- |
+ |
- |
Aktif
enfeksiyon dönemi, yalancı negatif PCR |
- |
- |
+ |
Geçirilmiş
enfeksiyon |
- |
+ |
+ |
Ya aktif
enfeksiyon, yalancı negatif PCR veya nekahat dönemi |
Kaynaklar
1-Features, Evaluation and Treatment Coronavirus (COVID-19). Cascella M, Rajnik M, Cuomo A, Dulebohn SC, Di Napoli R. StatPearls [Internet]. Treasure Island (FL): StatPearls
Publishing; 2020
2- An Evolving Approach to the Laboratory
Assessment of COVID-19. Yi-Wei Tang Hongzhou Lu, Charles W. Stratton, and
Yi-Wei Tang. J. Clin. Microbiol. doi:10.1128/JCM.00512-20. JCM Accepted
Manuscript Posted Online 3 April 2020